B. HAYÂSI

Hazret-i Hak’tan edip istihyâ Meh-i nev gibi olurlardı dü-tâ[1]                                                                            Hâkânî Hayâ; rücû, utanma, ayıplanan bir şeyin korkusuyla insanda hâsıl olan mahcûbiyet hissi gibi mânâlara gelir. Hayâ iki kısımdır. Birisi, Yüce Allâh’ın herkese doğuştan bahşettiği fıtrî hayâdır. İnsanlar arasında edep mahallini açmaktan utanmak bu kısma girer. Diğeri de terbiyeye bağlı … Devamını Oku

C. AHDE VEFÂSI

“Bana olan ahdinizi yerine getirin ki Ben de size olan ahdimi îfâ edeyim.” el-Bakara 2/40 Ahid, kayıt altına alınmış sözlü veya yazılı anlaşma demektir. Dikkate alınıp uyulması gereken sözlere ve belgelere ahid denir. Akid kelimesi de aynı mânâyı taşımaktadır. “Vefâ” ve “îfâ” ise ahdin îcâbını bütünüyle yerine getirmektir. Cenâb-ı Hak; … Devamını Oku

D. KANÂATİ

Rızk-ı maksûma kanâatdir meâli hikmetin Gâh hırs-ı nev-şîkâr ile şikâr elden gider.[1] Ziyâ Paşa Kanâat, elde olana râzı olmaktır. Azla yetinmek, ihtiyaçları asgarî ölçüde karşılayabilecek maddî imkânlarla iktifâ etmek, başkalarının elindeki şeylere göz dikmemek ve fazla kazanma hırsından kurtulmak, kanaatin insandaki tezahürleridir. İnsanları yaratan Allâh Teâlâ, onların rızıklarını da tekeffül … Devamını Oku

E. TEVEKKÜLÜ

Sen Hakk’a tevekkül kıl Teslîm ol da rahat bul Her işine râzı ol Mevlâ görelim neyler Neylerse güzel eyler! İbrahim Hakkı Erzurûmî Allâh’a sağlam bir şekilde îmân etme ve güvenmenin tezâhürü olan diğer bir ahlâkî haslet de tevekküldür. Tevekkül mü’minin, yapacağı işlerde zâhirî sebeplere dayanıp gerekli tedbirleri aldıktan ve elinden … Devamını Oku

F. ÎSÂRI (DİĞERGAMLIĞI)

“Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe aslâ “birr”e (hayrın kemâline) eremezsiniz! Her ne infâk ederseniz, Allâh onu hakkıyla bilir.” Âl-i İmrân 3/92 Îsâr, kendi ihtiyâcı olsa bile, zarar ve sıkıntılara katlanarak başkasını kendine tercih etmek, başkasının ihtiyâcını kendi ihtiyâcından önce düşünmektir. Kerem ve ihsân sâhiplerinin âdeti, îsârda bulunmaktır. Îsârın en güzel örneklerini … Devamını Oku

G. SABRI

“Ey îmân edenler! Sabır ve namaz ile Allâh’tan yardım isteyin! Muhakkak ki Allâh sabredenlerle beraberdir.” el-Bakara 2/153 Sabır; îtidâli muhâfaza etme, tahammül gösterme, acıya katlanma, sıkıntı ve meşakkatlere karşı soğukkanlılıkla mukâvemet etme, aklın ve dînin gösterdiği yolda sebât etme mânâlarına gelir. İmam Nevevî şu açıklamayı yapar; “Sabır, nefsi emredilen şeyleri … Devamını Oku

H. ŞECÂATİ

“…O peygamberler sâdece Allâh’tan korkarlar ve Allâh’tan başka hiç kimseden korkmazlar.” el-Ahzâb 33/39 Şecâat; yiğitlik, bahadırlık, cesâret ve kahramanlık demektir. İnsandaki öfke kuvvetinin, tehevvür ile korkaklık arasında oluşan bir îtidâl hâlidir. Kişinin savaş, şiddet ve tehlike sırasında cesaret ve yüreklilik göstermesi, bunlardan yılmaması ve ölümü küçümsemesidir. Şecâatın ifrat hâli tehevvürdür … Devamını Oku

İ. CÖMERTLİĞİ

“Mallarını gece ve gündüz, gizli ve âşikar olarak infâk edenlere Rableri katında büyük bir mükâfât vardır. Onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzûn da olmazlar.” el-Bakara 2/274 Farsça “cevanmerd” kelimesinden Türkçeleştirilmiş olan cömertlik kavramı kaynaklarda “sehâ” ve “cûd” lafızlarıyla ifâde edilir. Cömertlik; sehâvet, ikram, ihsan ve yardım etme alışkanlığına verilen bir … Devamını Oku

K. ŞÜKRÜ

“…Zât-ı ulûhiyetime yemin ederim ki eğer şükrederseniz, size olan nîmetlerimi artırır da artırırım.” İbrâhîm 14/7 Şükür, verilen herhangi bir nimetten dolayı, bu nimeti verene karşı söz, fiil veya kalb ile gösterilen saygı ve minnettârlıktır. – Söz ile şükür; nimet vereni zikretmek, O’nu övmek ve bu husûsta lisan ile yapılabilecek şeyleri … Devamını Oku

L. VEFÂKÂRLIĞI

Sâhib-i hüsn ü bahâ idi Resûl Hâsıl-ı ayn-ı vefâ idi Resûl[1] Hâkânî Vefâ, görülen iyilikleri unutmamak, iyilikte bulunanlara misliyle veya daha güzeliyle karşılık vermeye devam etmektir. Vefâ, dostluğun kaynağı, muhabbetin ilk durağı ve güvenin en mühim mesnedidir. Tam ve kâmil bir îmânın ve Allâh’a teslîmiyetin nişânesidir. Bu ahlâka sâhip olanlara … Devamını Oku