“Allâhım! Muhammed’in ehlinin rızkını ihtiyaç miktârı kıl.”
Müslim, Zekât, 126
Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in Mekke’de iken hayâtını idâme ettirmek için kendine has imkânları mevcuttu. Medine’de ise geçim kaynağı fey ve ganîmet[1] malları idi.
Ne var ki Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e ait bu gelir kaynakları, hayâtının her safhasında bir arada bulunmuş değildir. Ayrıca Resûl-i Ekrem’in misafirlerinin eksik olmayışı ve yardıma muhtaç Müslümanların çokluğu dikkate alındığında, onun mezkûr imkânlardan rahat bir şekilde yararlanmadığı, daha ziyade fakir ve zâhidâne bir hayât yaşadığı ortaya çıkmaktadır. Nitekim bu durum, onun yeme ve içmesinde, giyim kuşamında, evindeki sade hayâtında hatta geriye bıraktığı mirasında kendini göstermektedir.
[1] Fey: Savaş yapmaksızın sulh yoluyla gayr-i müslimlerin mallarından elde edilen gelirlerdir. (el-Haşr 59/6-7) Bu gelirler kamu yararı gözetilmek şartıyla herhangi bir sınırlamaya tâbî olmaksızın asker, memur maaşları, savunma giderleri, bayındırlık işleri vs. gibi devletin yapması gereken bütün hizmetlere sarfedilir.
Ganîmet: Savaş neticesinde elde edilen mallar ve esirlerdir. Enfal sûresinde belirtildiğine göre ganîmetlerin beşte dördü, savaşa iştirak eden gazilere dağıtılır. Geri kalan beşte biri de Allâh’a, Resûlüne, Peygamber’in akrabalarına, yoksullara ve yolculara olmak üzere taksim edilir. (el-Enfâl 8/41)