KİTAP HAKKINDA

“Derya kulaçlamakla bitmez” demiştik geçen yıl, Üsve-i Hasene’nin birinci cildini sunarken… Rabbin “En güzel örnek” diye takdim buyurduğu, “En güzel insan” da okumakla bitmiyor. Oku, oku, oku… Asıl siret bu… Rasulullah Efendimiz (s.a.)’in bütün bir hayatına yansıyan muazzez şahsiyeti… Birinci cilt “Kulluk, Ahlak ve Adab”ı ihtiva ediyordu, işte ikinci cilt … Devamını Oku

ÖNSÖZ

İslâm’ı kullarına ikrâm eden ve Resûlü Muhammed Mustafâ’yı husûsî terbiyesinde yetiştirerek bizlere muallim ve mürebbî olarak gönderen Allah Teâlâ’ya nihâyetsiz hamd ü senâlar olsun. Dîn-i Mübîn-i İslâm’ı örnek hayatında tatbik etmek sûretiyle ümmetine tebliğ eden, varlıkların iftihar kaynağı, âlemlerin efendisi, Allah’ın sevgili kulu ve peygamberi Muhammed Mustafâ -sallallâhu aleyhi ve … Devamını Oku

TEBLİĞ ve DÂVETTE ÜSVE-İ HASENE

Tebliğ, İslâm dîninin esaslarını anlatarak onları yaymaya, insanlara benimsetip emirleri istikâmetinde yaşamalarını sağlamaya çalışmaktır. Bu mukaddes vazîfe Kur’ân-ı Kerîm’de dâvet, inzâr, va’z, nasihat gibi tabirlerle ifâde edilmektedir. En meşhur tâbiriyle “emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker” diye bilinmektedir. Ma’rûf, şerîatın yani Kur’ân ve sünnetin güzel gördüğü ve yapılmasını istediği, münker ise … Devamını Oku

I. PEYGAMBERİMİZ’İN TEBLİĞ ve DÂVETTEKİ HASSÂSİYETİ

Allah Teâlâ, Resûlü’nü insanlar arasından seçerek, İslâm’ı kullarına tebliğ edip öğretmek üzere vazîfelendirmiştir. Nebiyy-i Ekrem Efendimiz bu husûsta eşine rastlanmaz bir azim, fedâkarlık, sabır ve sebât örneği sergilemiştir. Allah Resûlü’nün tebliğ ve dâvetini dört safhada gerçekleştirdiği müşâhede edilmektedir: 1) Hısım ve akraba 2) Kendi kavmi 3) Diğer bütün Arap kavimleri … Devamını Oku

II. PEYGAMBERİMİZ’İN İSLÂM’A DÂVETTEKİ USÛL ve ÜSLÛBU

Tebliğ ve dâvet faaliyetinde başarıya ulaşabilmek için plânlı, programlı ve metotlu bir şekilde hareket edilmesi gerekmektedir. Dâvetçi, gâyesine ulaşabilmek için sıhhatli ve doğru olan usûl ve metotlara başvurmak zorundadır. Şayet metot hatalı ve uzaklaştırıcı ise sadece dâvânın büyüklüğü başarıya ulaşmak için kâfî gelmeyebilir. Bu bakımdan dâvette metot, dâvetin bir parçası … Devamını Oku

A. EN YAKINLARINDAN BAŞLAMASI

Ma’rufu (iyiliği) emredip münkerden (kötülükten) sakındırma vazîfesi ilk olarak insanın kendisinden başlamalıdır. Zira kendisini ihmal eden tebliğcinin başarılı olması mümkün değildir. Daha sonra ise yakın akrabalar gelir. Dâvetçi, tebliğini bütün bir beşeriyete duyurmak ve cihâna şâmil kılabilmek için muhâtapta tedrîce (kademelendirmeye) riâyet etmek, mesajını kendini ihâta eden dâvet halkalarına birer … Devamını Oku

B. ZAMAN ve MEKÂNA RİÂYETİ

Öğren lisân-ı asr ü rüsûm-i zemâneyi Bak tab-ı nâsa vakte münâsip tekellüm et3                                                                             Şeyhülislam Muhammed Es’ad İslâm’ın temel esaslarına ve ruhuna ters düşmemek kaydıyla şartların ve imkânların mutlaka göz önünde bulundurulması îcâb eder. Muhâtaba müsbet yönde tesir edebilmek için zaman ve zemînin oldukça mühim bir rolü vardır. İnsanların … Devamını Oku

C. MUHÂTABIN DURUMUNU GÖZETMESİ

Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-, Kureyş müşriklerinin İslâm’ın yayılmasını önlemek için her türlü engellemeye başvurmalarına bakmayarak, hiç kimseden korkmaksızın gece gündüz, gizli açık halkı Allah’ın dînine dâvet ve teşvik etmekten geri durmamıştır. Mümkün olan her metodu tatbik ederek, insanları durumlarına göre İslâm’a dâvet etmiştir. Onların aklî sevîyelerini, toplumdaki konumlarını, içinden … Devamını Oku

D. TEDRÎCİLİĞE RİÂYET ETMESİ

Dînî mükellefiyetlerin zaman içerisinde yavaş yavaş meşrû kılınması, Allah’ın beşeriyete gösterdiği kolaylık yollarından biridir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:   “Biz o Kur’ân’ı kısımlara ayırarak indirdik ki insanlara onu (iyice anlayabilmeleri için)  dura dura okuyasın.” (el-İsrâ 17/106) Âişe vâlidemiz Kur’ân-ı Kerîm’in nüzûlündeki tedrîcilikten bahsederek şöyle demektedir: İlk nâzil olan sûre mufassal … Devamını Oku