İslâm’ı kullarına ikrâm eden ve Resûlü Muhammed Mustafâ’yı husûsî terbiyesinde yetiştirerek bizlere muallim ve mürebbî olarak gönderen Allah Teâlâ’ya nihâyetsiz hamd ü senâlar olsun.
Dîn-i Mübîn-i İslâm’ı örnek hayatında tatbik etmek sûretiyle ümmetine tebliğ eden, varlıkların iftihar kaynağı, âlemlerin efendisi, Allah’ın sevgili kulu ve peygamberi Muhammed Mustafâ -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e en kâmil şekliyle salât ü selam olsun.
Gönüllerin şifa kaynağı dinimiz İslâm’ın bütün insanlara tebliği/ulaştırılması Müslümanların en önemli vazifesidir. Çünkü insanlığın ekserisi büyük bir rûhî açlık ve tatminsizlik içindedir. Aradıkları huzuru hiçbir bâtıl din ve ideolojide bulamayan bir çok kimse de, ya küçük yaştan itibaren İslâm’a karşı menfî bir şartlandırmaya tabi tutulmuş veya bu yüce dinin varlığından habersiz durumdadır. Bu insanlar İslâm’la tanıştırılmadığı takdirde, tebliğ vazifesini îfa etmeyen bütün Müslümanlar vebâl altında kalır.
Diğer taraftan sâdece İslâm’ı insanlara ulaştırıp onları Müslüman yapmak da kafi görülmemelidir. Dinimizin insanlığa hayat bahşedebilmesi için mensuplarının en güzel kıvamda eğitilmesi ve yetiştirilmesi son derece önem arzeder. Nitelikli bir eğitim olmadan kaliteli ve müreffeh bir toplum oluşturmak, târihe mâl olacak mühim işler başarabilmek mümkün değildir. Eğitimde ise örnek alma; şuurlu bir ittiba temel unsurlardandır. İşte bu çerçevede Allah Teâlâ, model alınacak kimse olarak bizlere “Üsve-i Hasene: en güzel örnek” diye Peygamber Efendimiz’i takdim etmektedir.
Fahr-i Kâinât -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in dindeki konumunu hakkıyla kavrayan ilk nesil Müslümanları onun her husustaki bütün söz ve fiillerini detaylı bir şekilde öğrenmeye, zaptetmeye ve yaşamaya yönelmişlerdir. Öyle ki Efendimiz’le ilgili olarak yeme, içme, yürüme, oturma, kalkma, uyuma, âile içi münâsebetler gibi şahsî ve husûsî sayılabilecek konular bile teferruatıyla muhâfaza edilmiş ve nakledilmiştir. Hz. Ömer’in, “Biriniz üç kere izin isteyip de kendisine izin verilmez ise geri dönsün” hadis-i şerifini öğrendiğinde:
“Demek ki çarşılarda alış verişle meşgul olurken böyle bir şeyi Allah Resûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem-’den duymaktan mahrum olmuşum” (Buhârî, Büyû, 9) diye hayıflanması ashabın bu titizliğini göstermektedir.
Bunda Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in “Benden bir âyet bile olsa insanlara ulaştırınız” (Buhârî, Enbiyâ, 50), “Bizden bir şey işitip, onu aynen işittiği gibi başkalarına ulaştıran kimsenin Allah yüzünü ağartsın!” (Tirmizî, İlim, 7) gibi hadislerinin de teşvik edici rolü büyüktür. Netice itibariyle daha başlangıçtan itibaren Siyer-i Nebî’nin kaynakları sağlam bir zemine oturmuştur.
Efendimiz’in hayatının hemen her alanına dâir malumatın kayıt altına alınmış olması Müslümanlar için büyük bir bahtiyarlıktır. Zira diğer peygamberler hakkında teferruatlı ve aynı zamanda sağlam bilgi elde etme imkanımız yok denecek kadar azdır.
Öte yandan hemen her devirde Müslümanlar tarafından Fahr-i Cihân Efendimiz’in hayatı hakkında bir çok müstakil eser kaleme alınmıştır. Bütün bu mesâiler hep onu anlama, tanıma ve tanıtmayı hedeflemektedir. Çünkü detaylı bir şekilde tanınmayan zatın -ismen bilinse bile- örnek alınması mümkün değildir.
Bizler de bu gaye ile yola çıktık. İnsanımıza Efendimiz’i nasıl anlatırız, farklı bir katkımız olur mu? düşüncesiyle işe başladık. Geçen yıl Peygamberimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in örnekliğinin belli bazı veçhelerini, Üsve-i Hasene (Kullukta, Ahlakta, Âdapta En Güzel İnsan) ismiyle ikmal edip öncelikle Altınoluk okuyucularına takdim etmiştik. Ancak Peygamberi-miz’in, hayatın her alanında ittiba edilecek yönlerinin bulunması gerçeği bu minval üzere yapılacak daha bir çok çalışmayı gerekli kılmaktadır. İşte bu boşluğun doldurulmasına katkıda bulunmak niyetiyle elinizdeki eser telif edilmiştir. Bu eserde de Allah Resûlü’nün tebliğdeki usûl ve üslûbu, tâlim, terbiye ve tezkiyedeki metotları, başta âile hayatı olmak üzere toplumun belli kesimlerine hatta hayvanlara karşı muamelesi gibi günümüze doğrudan ışık tutacak konular ele alınmıştır.
Bizi böyle bir eser hazırlamaya teşvik eden ve çalışma esnâsında her türlü maddî manevî himmetlerini esirgemeyen büyüklerimize ve İLAM yetkililerine, müsveddelerini okuyarak tashihlerde bulunan akademisyen kardeşlerimize teşekkürü bir borç biliriz.
Yüce Rabbimiz’den niyâzımız bu çalışmayı insanlık için istifâdeye medâr kılması ve bütün emeği geçenlerden sadaka-i câriye olarak kabul buyurmasıdır.
Ve min’allâhi’t-tevfîk
Doç. Dr. Ömer Çelik
Dr. Mustafa Öztürk
Murat Kaya