C. HATA İŞLEYENİ TOPLUM İÇİNDE RENCİDE ETMEMESİ

Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-, gördüğü hatalı davranışlarda hatayı işleyen kişiyi bizzat muhatap almaksızın sanki herkese söylüyormuşcasına genel ifadeler kullanırdı. Böylece hata işleyen kişinin toplum içinde rencide olmadan yanlışını düzeltmesini sağlardı.

Hz. Âişe diyor ki:

Peygamberimiz, kendisine birisinden hoşlanmadığı bir söz ulaştığında:

“Falana ne oluyor ki şöyle şöyle söylüyor.” demez de “Bazı kimselere ne oluyor ki şöyle şöyle söylüyorlar.” derdi. (Ebû Dâvud, Edeb, 5/4788)

Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-, bazen de muhâtaplarının hatâsını onlara yakıştıramadığını hissettirmek maksadıyla:

“– Bana ne oluyor ki sizi böyle görüyorum” buyururdu. (Buhârî, Menâkıb, 25; Müslim, Salât, 119)

Beşeri münasebetlerde hatalı kimseyi utandırmamak ve onu küçük düşürmemek için umûmî ifadeler kullanmak, İslâm’ı doğru anlayıp yaşamakta olanların müşterek vasfıdır. Çünkü Allah yolu, gönül yıkmak değil, gönül yapmaktan geçer. Gerçekten, kusurlarından dolayı kınanarak dışlanan ve hor görülen birçok kimse, ancak bu üslûb ve anlayışın bereketiyle tekrar rahmet iklîmine dâhil olabilmiştir.

Peygamber Efendimiz’in örnek hayatından alacağımız şu tablolar ne kadar ibretlidir:

Ya’la bin Ümeyye -radıyallahu anh- anlatıyor:

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- açıkta (izarsız) yıkanan bir adam görmüştü. Derhal  minbere çıkarak, Allah’a hamd ve senâda bulunduktan sonra:

“– Allah diridir ve ayıpları örtücüdür, hayayı ve örtünmeyi sever. Öyleyse biriniz yıkanınca örtünsün!” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Hammâm, 2; Nesâî, Gusl,  7)

Peygamber Efendimiz, Cenâb-ı Hakk’ın Settâr (örtücü) ismini hatırlatarak, genel bir ifadeyle kulların örtünmelerini istediğini belirtmektedir. Şu halde bu emri yerine getirmek, Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanmak manâsına gelir. Fahr-i Kâinât -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in bu üslûbuyla o kimse rencide edilmeden haya ve örtünmeye teşvik edilmiş olmaktadır.

Fıtraten hata yapma istidadında olan insan, kusur işlese de psikolojik olarak hatasının yüzüne vurulmasından hoşlanmaz. İnsanın nefsine başkalarını affetmek zor gelir ancak kendisinin affedilmesini, hatta günahlarının örtülmesini ve açığa çıkmamasını arzu eder. Bu insânî hakîkatten hareketle Resûl-i Ekrem Efendimiz, hiç kimsenin kusurunu yüzüne söylemez, bilakis onu ıslah için kalbini incitmeyecek bir yol bulurdu.

Enes bin Mâlik -radıyallahu anh- anlatıyor:

Bir defasında Peygamber Efendimiz, adamın birinin vücudu üzerinde sarı boyalar görünce hoşuna gitmedi. O kişi ayrılmak üzere kalktığında Efendimiz yanındakilere:

“– Şuna söyleseniz de vücudundaki o sarı boyaları yıkasa!” buyurdu.

Zîrâ Allah Resûlü, birisinde hoşlanmadığı bir davranış gördüğünde hiçbir zaman onu yüzüne vurmazdı. (İbn-i Hanbel, III, 133)

Yüce Rabbimiz’in bir ism-i şerifi de “Settâru’l-uyûb”dur. Bu isim, hata ve günahları devamlı olarak ve çokça setreden manasına gelir. Müslüman, Rabbinin bu ismiyle ahlaklanarak, Peygamberimiz’in ve ashabın örnek davranışlarından nasip alıp elinden geldiğince insanların hatasını örtmeye çalışmalıdır. En azından onları cemiyet içinde, insanların arasında rencide edip aşağılama yoluna gitmemelidir. Aksi takdirde kişiyi hatadan vazgeçirmeye değil, hatada ısrara teşvik ettiğini bilmelidir.

Bookmark the permalink.

Comments are closed