F. GELEN HEYETLER

“Ehlinizin yanına dönünüz ve aralarında    bulununuz. Onlara gerekli bilgileri  öğretiniz, söylenecek şeyleri söyleyiniz.”                                                                                                                                                                 Buhârî, Ezân, 18 Medine döneminin son yıllarında İslâm, civar beldelerde tanınıp bilindikten sonra kabileler akın akın Peygamber Efendimiz’e gelip Müslüman olmaya başladılar. Bu heyetlerin muhtelif maksat ve talepleri oluyordu: 1) Kabile ve kavimlerinin Müslüman olduklarını … Devamını Oku

G. BAHŞİŞ, HEDİYE, ZİYÂFET ve TOPLANTILAR

Rağbeti mâl iledir ma’bed-i İslâm’ın da Câmi’-i köhne-i bî-vakfa cemâat gelmez.22 Nâbî İnsan, ihsana medyûndür. Zira insanın fıtrat itibariyle mala, mülke ve maddî imkânlara karşı tabiî bir meyli vardır. Bu tür arzu ve isteklerini değişik yollarla tatmin etmek ister. Dolayısıyla bu konularda kendisine yardımcı olan, problemlerini çözen, ihtiyacını gideren, gönlünü … Devamını Oku

IV. PEYGAMBERİMİZ’İN TEBLİĞ ve DÂVETTEKİ ENGELLERİ KALDIRMA GAYRETİ

Hayatta, bedelini ödemeden kalıcı bir başarı kazanmak mümkün değildir. Elde edilecek mükafaat ne kadar yüksek ise ödenecek bedel de o kadar büyük olacaktır. Maddî kazançlar için olduğu gibi, manevî kazançlar için de durum aynıdır. Hatta manevi kazançlar için ödenecek bedel daha da fazladır. Cennet ve Cemâlullâh, bir insanın erebileceği en … Devamını Oku

A. SABIR ve TAHAMMÜL SAFHASI

Peygamberimiz, Yüce Allah’ın:  “Şimdi sen, emrolunduğun şeyi apaçık bildir! Müşriklere aldırış etme!” (el-Hicr 15/94) buyruğuna uyarak vazifesini açıkça yerine getirmeye; gece gündüz, gizli açık halkı tevhid akidesine dâvet etmeye koyulmuştur. Bu husûsta hiçbir engel tanımamış ve hiçbir mazeret üretmemiştir. (İbn-i Hişâm, I, 275-276; İbn-i Sa’d, I, 119) Resûlullâh -sallallâhu aleyhi … Devamını Oku

B. CİHÂD ve GAZVELER SAFHASI

Kureyş müşrikleri azgınlıklarını artırıp, kendilerine verilen nimetlere nankörlük ederek Allah Resûlü’nü yalanladılar. Resûlullâh’a tabi olan Müslümanları da işkencelere mâruz bırakıp yurtlarından ve yuvalarından çıkardılar. Bunun üzerine Yüce Allah Peygamberimiz’e onlarla savaşma izni verdi. Zalimlere karşı kendisine yardım edeceğini de va’d buyurdu. Müşriklerle savaşmaya ilk defa izin veren âyette şöyle buyrulmaktadır: … Devamını Oku

C. SULH DEVRESİ

Seyyidü’l-ahkâmdır sulh ü salâh Dilâver Ağa Zâde Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-, Mekke döneminde sabır ve tahammül göstermiş, Medine’nin ilk yıllarında cihâd ve gazveler yapmış, hicretin altıncı yılında Hudeybiye Musâlahası ile sulh ve barış imkânını elde etmişti. Tahakkuk eden bu sulh ortamı, İslâm tebliğinin yayılması için bir dönüm noktasıdır. Zira … Devamını Oku

I. PEYGAMBERİMİZ’İN İLME VERDİĞİ DEĞER

İlim, kısaca bilmek demektir. “Gerçeğe ve vakıaya uygun düşen bilgi ve kanaat; bir şeyi olduğu gibi idrak etmek” diye de târif edilmiştir. Zıddı ise cehâlettir. İslâm dini ilme ve ilim tahsiline, böylece zihin ve kalp âlemini tenvîre büyük ehemmiyet verir. Cehâleti ve karanlıkları ortadan kaldırmayı hedefler. Allah Teâlâ ilk vahyettiği … Devamını Oku

II. MUALLİM OLARAK PEYGAMBERİMİZ

Beşeriyetin ilk muallim ve mürebbileri peygamberlerdir. Allah Teâlâ onları insanlar arasından seçerek göndermiş ve kullarını en güzel biçimde Hakk’a davet etmelerini emretmiştir. Yüce Allah, Peygamber Efendimiz’in şahsında bütün peygamberlerin vazîfelerini şöyle beyan buyurmaktadır: “Nitekim kendi içinizden, size bir peygamber gönderdik. O, size âyetlerimizi okuyor, sizi tezkiye edip kötülüklerden arındırıyor, Kitâb’ı … Devamını Oku

III. PEYGAMBERİMİZ’İN TERBİYE ve TEZKİYE VAZİFESİ

Terbiye; yetiştirme, kabiliyetlerini geliştirme; bilgi, ta’zim ve edep öğretme; iyi ahlâk, nezâket, görgü, hafif ceza verme, alıştırma, talim, eğitim ilmi gibi mânalara gelmektedir. Bu işlerle meşgul olan kimselere de mürebbî denir. Terbiye ile aynı kökten gelen ve Kur’ân’da yüze yakın yerde geçen “Rabb” kelimesi, Allah Teâlâ’nın yüce sıfatlarından biri olup … Devamını Oku